top of page
  • Yazarın fotoğrafıNurullah Samet Yılmaz

Metamorfoz III

Kare As

Semih sesin telefondan mı yoksa kafasının içinden mi geldiğini ayırt edemedi. Kadın “Müfit” diye seslenmeye devam ediyordu. Semih şaşkınlıkla telefonu kulağından uzaklaştırdığında sesi duymaya devam etti. Kadın hem telefonda hem de kafasının içindeydi.


“Müfit!” diye yineledi telefondaki ses. Semih’ten bir karşılık alana dek başka bir söz söylemeyecekmiş gibi ısrarcı ve tekdüze bir tonda sesleniyordu. Semih kulağından uzaklaştırdığı telefonu tereddütle biraz daha yaklaştırmış ama yine de tümüyle kulağına dayamamıştı. “Efendim.” diyebilmişti ancak.


“Sonunda!” dedi telefondaki kadın. “Sonunda ulaşabildik sana. İyi misin?”


“Ben… İyiyim. Herhalde… Yani bilmiyorum. Ben neredeyim? Siz kimsiniz?”


“İyisin. İyisin.” dedi kadın Semih’in sorularını geçiştirerek. “Oradan çıkmak istiyor musun?”


“İstiyorum ama nasıl? Kapısı yok olmuş evin.” Semih konuşurken hala telefonu kulağından yarı uzakta tutuyordu. Kadın konuşmaya başladığında ise onun iki yerden gelen sesi arasında bir iki saniyelik bir gecikme oluyordu. O gergin anında bile bu durum ona komik geliyor, içinde kadına “Ee hanımefendi lütfen televizyonunuzun sesini kısar mısınız? Yayından gelen ses üst üste biniyor.” Deme isteği uyandırıyordu. Ama bu kez içinden gelen ciddi ortamları ters düz etme hissini bastırmıştı. Çünkü ilk kez böyle bir şeyle karşılaşıyordu.


“Evin düzeninde senin alışık olduğunun tersine kimi farklılıklar olabilir. Onlara takılma. Oradan çıkmak kolay.” Semih kadının sözünü bağırarak kesmişti. “Nasıl kolay? Sekizinci kattaki evim bodrum kata gömülmüş, pencerelerinde parmaklık var, dış kapının yerindeyse basbayağı bir duvar!”


Kadın sakinliğini koruyup tane tane konuşmaya başlamıştı. “Kapı, o duvarın tam karşısındaki koridorda, en sonda!”


“Nasıl yani?” dedi Semih şaşkın bir sesle.


“Sabaha kadar ağlamayıp birazcık evin içini dolaşsaydın dış kapının nerede olduğunu görürdün.”


Semih bir yandan kadının söylediği koridora doğru yürürken bir yandan da içinden aptallığına gülüyordu. “İyi de bu nasıl oluyor?”


“O ev hem senin evin hem de dedenin evi. Daha doğrusu evin bir kısmı senin evine bir kısmı da onun evine ait parçalar içeriyor. Tıpkı yüzünün dedene aklının hala sana ait olması gibi.”


Dış kapıyı açıp dışarı çıkmıştı. Telefonu artık kulağına iyice dayamış kafasının içinden gelen ses de iyice azalmıştı. Çevresine bakındıktan sonra “Anlaşılan şehir de dedemin dönemine ait.” dedi.


“Evet. 2022’desin. Deden gibi bizim de içinde bulunduğumuz yılda. Bak Müfit…”


“Bana Müfit demeyi keser misin? Benim adım Semih!”


“Senin adın bildiğim kadarıyla Semih Müfit.”


“Öyle ama ben Semih’i kullanırım yalnızca. Dedemi hiç tanımadım ki ben. Neden kim olduğunu bile bilmediğim bir adamın adını kullanayım?”


“Peki Semih, şöyle yapalım şimdilik sana Semih diyelim ama yalnızca birkaç saatliğine. Eğer sana Semih diye seslenmeyi bundan daha uzun bir süre yaparsam deden kendisine seslenmediğimi anlamaya başlar ve bir süre sonra zihinleriniz ayrışır ve o uyanır. Bu şekilde uyanırsa hanginize hangi parçanın kalacağına garanti veremem.”


“Bir dakika şu an dedem uyuyor mu? Yani yaşıyor.”


“Sen de uyuyorsun. O burada uyuyor. Sen 2061’de uyuyorsun. Biz ikinizi düzeneğimiz sayesinde tek bir uykuda birleştirdik. Aslında ikinizi buluşturmaya çalışıyorduk ama bu ilk denememiz olduğu için böyle olabileceğini öngöremedik.”


“Birleştirdiniz mi? Peki ama neden?”


“Çünkü deden ölüyor Semih. Ona yardım etmek için başka bir yol kalmamıştı.”


Telefondaki kadın oturduğu koltuktan önündeki mikrofona konuşurken bir yandan da ekrandan Semih’in sokakta başıboş yürüyüşünü izliyordu. Düzenek, cam paravanın arkasındaki odada uyuyan Müfit’e bağlı biçimde Semih’in dedesinin uykusunda neler yaptığını anbean ona izleme olanağı tanıyordu.


Kadın koltuğunda geriye yaslanıp yanındaki adama döndü.


“Her şey hazır sayılır Cevdet Bey. Leyla’yla kurduğumuz iletişim olumlu sonuçlanmışa benziyor. Artık Müfit’in komaya girmeden önce bizden sakladıklarını Semih aracılığıyla açığa çıkarabiliriz. Tabii ki Leyla bunu farkına varıp işleri baltalamazsa!”


Cevdet cam paravanın önünde, ellerini arkasında birleştirmiş biçimde Müfit’e doğru bakarken “İşte bu tam da aradığım gibi bir haber Müjgan.” dedi. “Şimdi oyun sırası bizde.”


 


14 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page